bizimtarifler

Dünyanın Çayı

Yayınlanma Tarihi: 7 Ocak 2022
imageDünyanın Çayı /> ornament


Düşeş Anna Buyrun Lütfen:
Saat 5’e geliyor. Kapı aralığından hanımların seslerini duyuyorum. Misafirlerimiz çok şık şapkalar, eldivenler giymiş. Dumanı üstünde çaylar yudumlanırken herkes çok neşeli …
Bu hikaye 19. yüzyılda başlıyor. Bedford düşesi, aynı zamanda Kraliçe Victoria’nin nedimelerinden olan Anna Maria Russell öğlen yemeği ile akşam yemeği saatinin uzun aralıkla yenmesinden muzdarip olur, ve akşam yemeği saatinden önce hizmetçisinden çay ve atıştırmalıklar ister. Zamanla arkadaşlarını da bu çay saatlerine davet eder. 5 çayının popülaritesi, kralın yakın çevresine verdiği çay partileri ile artar. Böylece bu adet
tüm ülkeye ve dünyaya yayılır.
Beş çayı davetinin bazı kuralları vardı.
Öncelikle evin en rahat ve huzurlu noktası mümkünse şömine karşisi seçilir.
5 çayı davetinde demleme çay ikram edilir, çatal, bıçak gerektirmeyen hafif, tatlı, tuzlu atıstırmalıklar çayla beraber ayrı sehpadan ev sahibi tarafından servis edilir.
ikramlıkların sunumu, estetik olması son derece önemlidir.
Fincanlar porselen veya seramik olup önceden ısıtılır.
Enteresan bir not: Misafire ikram edilen atıştırmalıklar bitirilmediği takdirde misafir sonraki buluşmalara davet
edilmez.
Seylan çayı kullanıldığından %20 oranında süt eklenerek çayın tadı yumuşatılır sanırım neden süt eklediğimizi de artık biliyoruz.
Bütün bu ritueller 5 çayının neden baska bir milletten degil Ingilltere’den dünyaya yayıldığını açıklıyor.
Biz çocukken, 8-9 yaşlarında annemin porselen fincanlarını vitrinden alıp çayımıza süt ekleyip keyifle içerdik, o mizanseni çocuk aklımızla yaşardık. Uzun yıllar bu ritueli yaptık. Zamanla yerini kahve ve filtre kahve aldı, fakat pandemiyle beraber yeni tadları arayan ben; eski günlere, sütlü çaya geri döndüm. Hafızama kazınmış anıların da heyecanıyla mutlaka porselen fincanı tercih ettim.

Tabii ki düşes Anna’dan önce de İngiltere’de çay içiliyordu, fakat sadece varlıklı insanların tüketebildigi bir içecekti. İklimi nedeniyle İngiltere’de çay yetiştirilemiyordu .
1662 yılında Braganzalı Cathrine Portekiz kralı 4. John’un kızı olarak para, hazineler, baharatlar, lüks mallar birkaç gemi ve Tangiers , Bombay limanlarından oluşan çeyiziyle İngiltere için önemli bir kadın olarak 2. Charles’ın eşi oldu. Bu mallar arasında bazıları hediyelik bazıları kralın borçlarını kapatacak birkaç sandık çayda vardı. Bu esasında ticari bir anlaşmaydı, zira çiftin mizaçları uygun değildi. Kraliçe manastırda eğitim görmüş koyu bir katolikti, İngiliz sarayına uyumda zorlandı. Çayı ve Portekiz mutfağını kullanmaya devam etti. Çay, Cathrine için bir lüks değildi. Çünkü Portekiz Çin’in güneyinde yer alan Macao bölgesinden Avrupa’ya çay ihraç ediyordu. Kraliçenin bu alışkanlığı kısa sürede saray ve aristokratlar tarafından benimsendi , Cathrine krallığın önde gelen kadını olarak trendi belirledi.

  1. yüzyılda da Avrupalı tüccarlar, Çin’den İngiltere’ye çay getirmeye başladılar. Ancak, Çinliler çayı yalnızca altın ve gümüş para ile satıyordu. Çay hastalıkların tedavisinde de kullanılıyordu.
    Çin’e gönderilen bir grup botanikçi sayesinde İngiliz’ler çay yetiştirmeyi öğrenir. Hindistan’da , çay fidelerini yetiştirmeye başlarlar. Üretilen Seylan çayları sayesinde İngiltere çayı daha ucuza tüketmeye başlar.

Çayın önemi ve ona gösterilen hürmeti başka milletlerde de görebiliriz . Çay Çin’in milli içeceğidir. Öyle ki Çin’de çay demlemek ve içmenin bile özel bir tanımı var: Cha Dao yani çayın yolu, dünyanın ekosistemiyle uyum içinde yaşama felsefesi diyebiliriz. Dao; denge zarafet sessizlik, farkindalik, sadelik ve doğa ile uyum ilkelerini içselleştirmektir.
Cho Dao’ya felsefesine göre çayı demlemek yeterli değildir. Sonra eşlik edecek birisi olmadıkça çay demlenmiş sayılmaz.
Düğünlerde çiftin anne babalarının önünde diz çökerek çay ikram etme seremonisi, gençlerin büyüklerine saygılarını göstermek için yine diz çökerek çay sunması, çayın Çin toplumundaki yerini bize gösterir.
Çay bilgesi Lu Yu tarafından kaleme alınan Classic Of Tea (Cha Jing)adlı eserde “Çay; ruhları yumuşatır, zihni uyumlu hale getirir, bitkinliği, yorgunluğu giderir, düşünceyi uyandırır, uyuşukluğu önler, vücudu hafifletir, algılama yetilerini temizler.” yazmaktadır.
Lu Yu çayı, cennettin en tatlı çiği olarak adlandırmıştır
Bu kadarı ve daha fazlası çayın faydalarını da düşünürsek az bile gelebilir. İnsanlık ailesi olarak ortak ihtiyaçlarımız bizi birleştirir, farklı olmamız yaşadığımız dünyayı renklendirir, ortak kültürümüz aidiyet duygusuyla bize daha iyi hissettirir.
Simdi dilerseniz vitrinlerinizden porselen fincanlarınızı çıkarın. Isıtılmış sütü ekleyerek çay kaşığını saat yönünde bir kez yarım daire şeklinde gezdirerek çayınızı yudumlayıp Anna Maria Rusell’i , Bragancalı (Braganzalı) Cathrine ya da cep telefonu, müzik ve ses olmadan doğadaki elementleri düşünürken meditasyon halinde çayınızı yudumlayıp Lu Yu’yu anabilirsiniz …


Not:
Monografi: Ünlü bir kimsenin yaşamını bir yazarın sanatçının yaşamını ve yapıtlarını ya da herhangi bir alanda tek bir konuyu ele alan ve onu özgün bir görüşle inceleyen uzunca inceleme yazısı.
Cha Jing – The Classic Of Tea: Cha Jing on kısımdan oluşan 760 yılında çay hakkında yazılmış bir kitaptır. Doğu Asya’daki çay hakkında yazılmış en ünlü
kitaptır. İlk çay monografisidir – Çay üretimini ve çay kültürünü konu edinir. Bu eser Çin mutfak kültürü için mühim bir kaynaktır.

Macau 18 ve 19 yüzyılda Portekiz’in kontrolünde Çin ‘den dünyaya çay ihracatı yapan önemli dağıtım merkezi İngiltere’de Geleneksel İkindi Çayı
sunan oteller :Claridges Dorchester Ritz Savoy Harrods Fortnum Mason

Kaynaklar: WellBeing.com Lipton.com
Historic U.K.com U.K.Tea Infusions Association Wikipedia

imageMissing Alt Text

Sabiha Akgün

Detay
Yazarın Diğer Yazıları
Yazarın Tarifleri

imageMissing Alt Text
Sen Çok Yaşa Shenn Nung

Anlatılmaz yaşanır. Her derde deva, ruhumuza şifa, içimizi isitan gönlümüzü hoş eden mübarek bir içecek. Benim için bir adaya düşsem yanıma alacağım ilk şey. İlk kez Çin’de ortaya çıkan çayın tarihi M.Ö. 3. yüzyıla dayanır. Rivayete göre M.Ö. 2700’lerde imparator Shenn Nung bir çay ağacının altında oturur. Bu sırada sıcak su dolu kaseye birkaç yaprak çay yaprağı düşer. Yaprakların suya verdiği renk ve tat imparatorun hoşuna gider. İmparator şifa bulmak amacıyla ilaç olarak kullanmaya başlar Çay başlangıçta tedavi amaçlı kullanılır. Çay ticaretinin gelişmesiyle ticari bir ürün haline gelir. M.S. 8. yüzyıl Çin’de kültür incelemelerine gelen Japon rahipler, burada çayla tanışır. Bu mucize bitkiyi ülkelerine götürürler. Japon halkı tarafından sevilir, hatta protokol toplantılarında bile seremonisi yapılır Japonya’dan Hindistan a, İran’a yayılan çayın Avrupa’nin tamamına gelmesi 12. yüzyılı bulur. Hollanda, Fransa, İspanya ve İngiltere çayla tanışan ilk Avrupa ülkeleridir. Rusya, Çin’den gelen ticaret kervanlarıyla çayla tanışır. 18. yüzyıla gelindiğinde çok sayıda millet çayla tanışmış olur. Hayatımızın her anında bizim yanımızda olan çayla 1947 yılında Rize’nin Fener mahallesinde kurulan fabrikalayla tanıştık. Fakat bu serüven esasında II. Abdülhamit döneminde başlar. Çayın zirai bir ürün olduğu düşünülür. 1894 yılında orman madenler ve tarım bakanlığı dönemin sadrazamına bir belge sunar. Belgede çayın ticari değerinin yanı sıra şifa kaynağı olduğu belirtilerek tarımının yapılması amacıyla uygundur onayı istenir. Onayın kısa sürede çıkmasıyla Japonya’dan tohum tedarik edilir. Çayın ekimi ile ilgili ilk girişimler Bursa’da gerçekleşir, ancak ekolojik koşullar elverişsiz olduğundan girişim başarısızlıkla sonuçlanır. 1917 yılında Halkalı Yüksek Ziraat Mektebi müdür vekili Ali Riza Erten ve beraberindeki heyet çay yetiştiriciliğini incelemek üzere Batum’a gider. Doğu Karadeniz de Rize ve çevresinin toprak ve iklim koşulları itibariyle Batuma benzerlik gösterdiğini anlatan bir rapor hazırlar ve dönemin ekonomi bakanlığına sunar. Rapor 1. Dünya Savaşı nedeniyle askıya alınsa da 1924 yılında Rize ve çevresindeki sosyolojik ekonomik sorunların tartışıldığı bir toplantıda tekrar gündeme alınır. 1924 tarihli çay, mandalina ve portakalın yetiştirilmesine ilişkin 407 sayılı kanun çıkartılır. Dönemin ziraat umum müdürü Zihni Derin tarafından başlatılan ilk çalışmalar Gürcistan a getirilen ilk tohumlarla mümkün olur.ilk üretim denemesi Borçka’da başlar. Rizeli üreticiler tarafından deneme üretimleri başarılı sonuç verir. 1937 yilinda Batum’dan 20 ton çay tohumu ithal edilir. İlk mahsul 1938 yılında alınır. Çocukluk anıları: Bir Rizeli olarak çocukken sırtımda, sepetle elimde ,makasla çay kesmişligim vardır benim de. Tabii benimkisi sadece bir deneyimdi .Ama heyecanlı bir deneyim çünkü çocukken de bilirdik dünyanın en zehirli yılanları ayağımızın dibinden her an geçebileceğini…

Tümünü Gör