Türkiye ve Zeytinin Konumu

Yayınlanma Tarihi: 24 Aralık 2021
imageTürkiye ve Zeytinin Konumu /> ornament

Zeytin, binlerce yıldır insan diyetinin bir parçası. Öyle ki, bilinen en eski ağaç da bir zeytin ağacı. Milattan önce 6000 yılında kutsal metinlerde geçtiğini, arkeolojik kalıntılardan biliyoruz. Özellikle Akdeniz ikliminin zenginlikle işlediği topraklarda, kaliteli zeytin, her türlü sofrada karşımıza çıkabilecek düzeyde bir meyve. Peki, Türkiye zeytin ve zeytinyağı konusunda dünyada nerede?

Anadolu, bilinen kadarıyla zeytine ev sahipliği yapmış en eski toprakları barındırıyor. Bu değerli meyve, Antalya’dan Mardin’e, Balıkesir’den Kahramanmaraş’a kadar yetişebiliyor. Mut’taki 1300 yaşındaki zeytin ağacı, İzmir’de bulunan antik zeytinyağı mağazaları, zaten dünyanın en eski zeytin kültürünün Anadolu’da olduğunu gösteriyor. Zaten, ilk zeytin işleme yöntemi milattan önce 600lü yıllarda ayakla ezilmesi ve sıcak suyla ekstraktının çıkarılması şeklinde, yine bu topraklarda, Urla’da gerçekleşmişti.

Tarihi bir kenara, Türkiye, gerçekten de oldukça fazla zeytin ağacına sahip. Öyle ki, 2014- 2015 verilerine göre 169 milyon adet zeytin ağacımız bulunmakta. Peki bunu ne kadar değerlendiriyoruz?

Uluslararası zeytinyağı skorlarına baktığımızda, ilk 100 içinde belki 5-6 tane Türk firma görüyoruz, belki daha az. Bazı skor listelerinde, ilk 10 içinde hiçbir Türk markası yer almayabiliyor.

Flos Olei 2020 yılı listesine Türkiye’den 9 dokuz marka girdi, 500 marka arasına.
Marmara’dan Nova Vera, Hızırlar Medikal Gıda, Bata Tarım Farm Ege’den ise Oleamea, Zethoveen, Granpa, Kairos Zeytinevi, Osman Menteşe Çiftlik, Villa
Turqan.

İtalya’nın bizden biraz daha fazla zeytin üretimi yaptığı doğru ancak listenin yarısından fazlasını oluşturması (261 ürün) için geçerli bir sebep değil. İspanya, Yunanistan da keza bizden biraz daha fazla üretim yapıyor. Fakat listelerde, bizim aramızdan da iyi markaların çıkmasına rağmen yeterli bir sonuç alamıyoruz. Bunun sebebinin, dünyada 4. Sırada olduğumuz zeytin ağacı sayısından kaynaklandığını düşünmüyorum. Bence, bu işi uluslararası arenada yapabilecek daha nitelikli uzmanların varlığı gerekiyor.

Üstelik, halk olarak da bilinçlenmemiz şart. Ne istediğimizi bilirsek, piyasada bir rekabet oluşturabiliriz. Zeytinyağı hasattan ne kadar sonra işlendi? Eğer üreticiye bunu sorma cesareti göstermezsek, yer yer fermente olmuş kötü bir yağ alırız. Güneşte ne kadar bekledi, yağ üretiminden sonra hemen serin bir yere alındı mı? Bunların denetiminin sıkıca yapılması son derece gerekli. Malaksasyon (yoğurma) işlemi hangi yöntemlerle gerçekleştirilir, hijyen kontrolleri nasıldır, bunlar konusunda tüketicinin bilinçlenmesi gerekiyor. Bu noktada halkımızı bilinçlendirmek için araştırmacıların ve biz yazarların sorumluluğu yüksek. Sonraki yazlarımda da zeytinin daha da detaylarına inmeye, önemli bilgileri sizlerle buluşturmaya çalışıyor olacağım.

Zeytinle çok eskiye dayanan yakınlığımız, bizi dünyada temsil ediyor etmesine; fakat bundan çok daha iyisini yapabiliriz. Yeterli bir eğitim, halk tarafından kabullenilen üst düzey bir bilinçlenme ve uygun devlet denetimleriyle rekabet artırılırsa, gurme zeytinyağı üretimi teşviklenirse, giremeyeceğimiz liste, kazanamayacağımız ödül yok diye düşünüyorum.