Dünyanın En Eski Mutfağı: Mezopotamya
Mezopotamya, güneybatı Asya’da, Dicle ve Fırat nehirleri arasında, özel iklimi ve coğrafyası sebebiyle insan uygarlığının başlangıcına ev sahipliği yapan oldukça önemli bölge. Tarih boyunca zaman kavramı, matematik, tekerlek, yelkenli tekneler, haritalar ve yazı dahil olmak üzere dünyayı değiştiren birçok önemli buluşa da ev sahipliği yaptı.
Bereketli Topraklar: Mezopotamya Nerededir?
Mezopotamya, şu anda Orta Doğu olarak bilinen, güneybatı Asya’nın bazı kısımlarını ve doğu Akdeniz çevresindeki toprakları içeren bölgede yer alır. Bu bölge, dünyadaki bilinen en eski insan uygarlıklarından bazılarında ortaya çıkan yeniliklerin sayısı nedeniyle “Medeniyetin Beşiği” olarak da bilinir.
“Mezopotamya” kelimesi, eski çağlardan kalma “arasında, ortasında” anlamına gelen “meso” ve nehir anlamına gelen “potamos” kelimelerinden oluşmuştur. Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki verimli vadilerde yer alan bölge, günümüzde Irak, Kuveyt, Türkiye ve Suriye’ye ev sahipliği yapıyor.
Dünyanın İlk Mutfağı
Sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış ve 2 önemli nehrin arasına kurulmuş bu bereketli coğrafya, elbette ki oldukça zengin bir yemek kültürüne de sahip.
Tahılardan değişik bitkilere, hurmadan elma, armut, incire, soğan ve kök bitkilerinden mantarlara ve elbette ki baharatlara kadar oldukça geniş bir mahsül skalasını üretmeye elverişliydi toprak. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, kümes hayvanları ve av hayvanlarının yanı sıra deniz ve tatlı su balıkları; kaplumbağalar, kabuklu hayvanlar ve hatta çekirgeler de tüketilen etler arasındaydı. Bununla birlikte süt, tereyağı, bitkisel yağlar (susamyağı ve zeytinyağı), arı balı, değişik ağaç şıraları yemekleri tatlandırmak için kullanılırdı. Bütün bu yerli besinler o kadar çok çeşitliydi ki, bilinen kadarıyla, Mezopotamyalılar, İÖ 3000’li yılların öncesinden başlayarak geniş bir coğrafi alanda çok yoğun ticaret yapmalarına rağmen, dışarıdan gıda almaya hiç gerek duymamışlar. Hep kendi ürünleriyle yetinmişler.
Mezopotamya Baharatları
Ne yazık ki bu zengin malzeme imkanıyla pişirilen lezzetli yemek tariflerinden bugün elimize ulaşan oldukça az sayıda ve belirsiz tarif bulunuyor. Bunların en eskisi İÖ 2000 yılının başlarına ait. İsmi Akadcada Mersu, Sümercede Randa kökü itibariyle “yoğurma”, “karıştırma” anlamına geliyor. Tarifte kullanılan malzemeler: Un; una ara ara katılacak su, süt ya da bira, ama daha çok sıvı yağ ya da kimi kez “tereyağı”; içi için bol miktarda hurma ya da diğer kuru meyveler (üzüm, incir, elma) ve çamfıstığı gibi malzemeler. Ayrıca, en az dört tane baharat yer alıyor: Çörekotu, kimyon, kişniş ve en son olarak da sarımsak! Bu karışım fırında piştikten sonra “ekmek” adını alıyordu.
Mezopotamya mutfağı birkaç önemli detay dışında temelde Mısır mutfağınınkine benziyor. Her ikisinde de beslenmenin temelini tahıllar oluşturuyor. Ekmek yapmak için un, arpa, akdarı, gernik, hatta nohut unu kullanılabiliyor. Una yağ ve tatlandırıcıların yanı sıra meyve veya fındık fıstık katılabiliyor. Yassı bir şekil verilmiş ekmek hamuru kızgın bir yüzeyde ya da bir tür tandır olan tannur’un iç yüzeyinde pişiriliyor.